30 Mart 2010 Salı

Kanser hücrelerini öldüren oyun

KANSER HASTASI ÇOCUK VE ERGENLER İÇİN GELİŞTİRİLEN BİLGİSAYAR OYUNU ‘RE-MİSSİON’ TEDAVİLERİN ETKİSİNİ ARTTIRIYOR.

Kanser hücrelerini öldüren oyun

Lara Croft’tan esinlenilerek geliştirilen nanobot kadın savaşçı Roxxi, kanser hücrelerine meydan okuyor. Elindeki kemoterapi silahıyla, 20 level boyunca tüm bedeni ve organları gezen Roxxi, hasta hücreleri yeni ve sağlıklı olanlarıyla değiştiriyor.

ÜRÜN DİRİER, urun.dirier@aktuel.com.tr

Bütün gününü bilgisayar oyunu oynayarak geçiren çocuklar, video oyunu bağımlılığı, söz konusu oyunların çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerine yaptığı negatif etkiler hemen her gün bir gazete, TV veya internet haberinde karşımıza çıkıyor. Uzmanlar ise aileleri, anti sosyal kişilik bozukluğuna bile yol açacağı iddia edilen bu tür oyunlardan çocuklarını uzak tutmaları konusunda uyarıyor. Peki bir bilgisayar oyununun aslında işe yarayabileceğini, tedavi amaçlı kullanıldığını, hatta ve hatta kanser tedavisinde doktorlar tarafından önerildiğini söylesek? Herhalde şaşırırsınız!

Kanser hastası çocuk ve ergenler için tasarlanan Re-mission adlı üç boyutlu bilgisayar oyunu, ABD, Avustralya ve Kanada’daki pek çok kanser merkezinde tedavi desteği olarak oynatılıyor. www2.re-mission.net adresinden ücretsiz olarak indirilebilen oyunda, Roxxi adlı cesur bir nanobot kadın savaşçı, elindeki kemoterapi ve radyoterapi cihazlarıyla kanserli hücreleri tek tek parçalayarak canlarına okuyor. Mide bulantısı, kabızlık, saç dökülmesi gibi yan etkileri kontrol altında tutuyor. Enfeksiyonlarla antibiyotik silahı kullanarak savaşıyor. Rahatlama teknikleriyle ve faydalı yiyecekler yiyerek direncini arttırıyor, gitgide güçleniyor. Topladığı proteinlerle yeni ve sağlıklı hücreler kazanan Roxxi, her başarısının ardından ukalaca gülümseyerek “Şimdi daha iyi!” diyor. Tomb Raider serisinin güzel kahramanı Lara Croft’tan esinlenilerek tasarlanan Roxxi, 20 level boyunca, her seviyede silahlarının gücü artmış olarak beden içerisinde organdan organa dolaşıp kanserli hücreleri öldürüyor.


34 merkezde denendi, 145 bin kopyası oynanıyor

California merkezli HopeLab (Umut Laboratuarı) Tıbbi Araştırmalar Merkezi tarafından geliştirilen ve 2008 yılında saygın bilim dergilerinden Pediatric’te (Amerikan Pediatri Akademisi’nin dergisi) yayınlanarak bilim dünyasına tanıtılan oyun, California-Los Angeles Tıp Fakültesi, Norfolk King’s Daughters Çocuk Hastanesi, Houston MD Anderson Kanser Merkezi’nin de aralarında bulunduğu 34 merkezde kanserli çocuk ve ergenler üzerinde denendi ve bu merkezlerde halihazırda kullanılıyor. Bunun yanı sıra, geçtiğimiz yıl itibariyle 145 bin kopyası dünyanın 81 ülkesinde oynanmış olan Re-mission, sanal ortamdaki duyguları gerçek duygulara dönüştürerek iyileşmeyi hızlandırıyor. Hastalara ‘yenilen değil yenen taraf olma’, ‘baş edebilme’, ‘savaşabilme’, ‘güçlü olma’, ‘hastalık üzerinde hakimiyet kurma’ hislerini yaşatarak hastalığa bakış açılarını değiştiren oyunun, beyin fonksiyonları üzerinde önemli bir etki yarattığı da araştırmalarla sabit. Stanford Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Brian Knutson’ın manyetik rezonans desteğiyle yaptığı araştırmaya göre oyun, beynin motivasyon, öğrenme, hafıza ve duygulanım gibi kilit bölgelerini aktive ediyor.

Re-mission tedavilerin etkisini arttırıyor

Oyunu geliştiren ekibin başında bulunan kişi ise sağlık psikolojisi alanında dünyaca ünlü isimlerden biri olan Dr. Pamela M. Kato. Kato, HopeLab’ın yanı sıra Hollanda Utrecht Üniversitesi Tıp Merkezi, Hasta Güvenlik Birimi’nde de görev yapıyor, hastalık oyunları geliştiriyor. Telefon aracılığıyla ulaştığımız Dr. Kato, oyunun nasıl işe yaradığıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Re-mission hastalara bu hastalıkla savaşabileceklerine dair güven aşılıyor. Bu oyunu oynayan hastalar, kontrol grubuna kıyasla tedavilerine daha çok ilgi duyuyor, ilaç ve tedavilerinden daha çok fayda görüyorlar. Bir kere bakış açıları değişiyor, kemoterapiyi saç döken bir şeyden ziyade bir kanser savaşçısı olarak algılamaya başlıyorlar. Kanada, ABD ve Avustralya’daki çeşitli merkezlerde 13-29 yaş arası toplam 375 hasta üzerinde bir deney yaptık. Hastaları iki gruba ayırdık. Test grubuna haftada en az bir saat Re-mission, kontrol grubuna da Indiana Jones and the Emperor’s Tomb oyununu oynattık. Re-mission oynayan gruptaki hastalardan diğer oyunu oynayan gruba kıyasla yüzde 16 daha fazlası, ilaç ve kemoterapi tedavilerine büyük bir gönüllülükle iştirak etti ve aldıkları tedaviden, diğerlerine kıyasla daha çok fayda gördüler. Üstelik Re-mission oynayan gruptaki hastalar hastalıklarına dair daha çok bilgi sahibi olarak, kendilerini konuya hakim hissediyorlar. Bu da iyileşebileceklerine olan inançlarını, motivasyonlarını yükseltiyor. Belirtmek gerekir ki, yaş grubu küçüldükçe oyunun etkisi ciddi oranda artıyor. Ayrıca Re-mission oyuncularında kemoterapi ve ilaçların etki süresi de uzuyor. Yüzde 16’lık başarıyı arttırmak için oyunu devamlı geliştiriyoruz. Bunun için oyuncularımızın görüşlerinden faydalanıyoruz.”

ODTÜ kanser oyunu geliştiriyor

Türkiye’de de sağlık oyunları üzerine çalışan bir ekip var. ODTÜ bünyesinde bulunan Teknokent Animasyon Teknolojileri ve Oyun Geliştirme Merkezi’nden (METUTECH-ATOM) Zibumi adlı bir oyun geliştirme grubu, söz konusu oyunlar üzerine çalışıyor. Grubun lideri Elif Buğdaycıoğlu’nun 2008 yılında gazetede okuduğu bir haber ile başlayan sağlık oyunları merakı, Re-mission gibi bir oyun geliştirme projesiyle devam etmiş. Buğdaycıoğlu hikayeyi şöyle anlatıyor: “Sektör taramaları yaparken, yabancı bir gazetede, sol tarafı tamamen felç olan ve sol gözünde yüzde 100 görme kaybı olan bir hastanın bilgisayar oyunu sayesinde iyileştiği yazıyordu. Meğer eşi, yatalak kocasını belki biraz avutabilir diye ona ‘gizli nesne’ oyunları oynatıyormuş internetten. Gizli nesne oyunları el-göz koordinasyonunu sağladığından, göz kaslarını çalıştıra çalıştıra sonunda sol gözü açılmış adamın. İşte bu hikayeyi okuduktan sonra sağlık oyunları üzerine taramalar ve araştırmalar yapmaya başladık biz de.” Bunun üzerine ekip kanserli çocuklara yönelik bir oyun geliştirmeye karar vermiş. Tıp ve çocuk psikolojisi alanında uzman hocalarından danışmanlık almışlar. Bu tür oyunların kültürlere göre değişeceğini ifade eden Buğdaycıoğlu, “Hastalık oyunlarında amaç çocuğun bilgisayar başındayken hissettiği kahraman olma, yenilmeyen olma, kazanan olma duygularını bilgisayarı kapattığı zaman da devam ettirebilmesidir. Özellikle kanser oyunu için bu böyle. Kanseri yenmede hastanın psikolojik olarak güçlü hissetmesinin çok etkili olduğunu artık doktorlar da kabul ediyor. Dolayısıyla çocuk bilgisayar başından kalktığında bu hislerin devam etmesi için bilgisayardaki ortam ile gerçek ortamı arasında bir benzerlik, bir yakınlık kurabilmesi şart. Bir kere konuşmalar, deyimler Türkçe olmalı. Belki de kendi yaşadığı ortamda bulabileceği türden nesneler ve objeler koymalıyız oyuna. Hala proje aşamasında olduğumuz için bunlar üzerinde düşünüyoruz” diye konuşuyor.

Sağlık için oyun vakti!

Oyunu çocuklara yönelik geliştirmelerinin nedenini ise “Çocuklar yetişkinler gibi değiller, fantezi dünyalarını gerçeğe katmaya daha yatkınlar, önyargısızlar. Kurulan dünyanın içine girmekte bir yetişkin gibi zorlanmazlar. O nedenle kanser tedavisine destek olacak oyunların iyileştirici etkisinden fayda sağlayabilirler” şeklinde açıklıyor Buğdaycıoğlu. Zibumi ekibinden Nur Hilal Gerçek ise dünyada sağlık oyunlarının kanser oyunlarından ibaret olmadığını, çok çeşitli oyunlar olduğunu anlatıyor. Örneğin ABD ve özellikle de Japonya’da Alzheimer tedavisine yönelik olarak kullanılan hafıza güçlendirici oyunlar varmış. Google’a ‘brain fitness’ yazınca çok sayıda web sitesiyle karşılaşıyorsunuz bu alanda çalışan. Psikolojik rahatsızlıklar için ‘olumlu düşünme’ oyunları da varmış, www.mindhabits.com adresinden indirebileceğiniz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite için de (www.healthygaming.com), zihinsel kapasiteyi arttırmak için de (www.mindball.com.tr) oyunlar mevcut... Hatta yanık tedavisinde bile kullanılan bilgisayar oyunu var. Washington Üniversitesi Sanal Gerçeklik Analgesia Araştırma Merkezi, Harborview Yanık Merkezi ve Imprint İnteraktif Teknoloji işbirliğinde geliştirilen ‘Snow World’ adlı oyun, karla kaplı bir bölgede geçiyor. Dünyada pek çok yanık merkezinde oynatılan bu oyun araştırmalara göre yanık acısını yüzde 40 ila 50 arasında düşürüyor. Oyunun işe yarama mantığı ise basit; karla kaplı, her yerin soğuk olduğu bir alanda geçen oyun, sanal gerçeklik yaratarak oyuncuya hakikaten de serinlik hissi veriyor. Gerçek, özellikle ABD ve İngiltere’de oyun geliştirme şirketlerinin üniversitelerle ortaklaşa çalıştığını da sözlerine ekliyor.

Re-mission oyuncuları

Rashida Wilkins 20 yaşında. 16 yaşından beri Re-mission oynuyor. Beyninde tümör var ve daha önceden dört kez ameliyat olmuş. Tedavi gördüğü The King’s Daughters Çocuk Hastanesi’nde tanıştırılmış bu oyunla. Pek çok beyin kanseri hastası gibi radyasyon terapisi yüzünden kısa süreli hafıza kayıpları yaşıyor. Oyun aracılığıyla kanser ile ilgili kitaplardan öğrendiğinden daha çok şey öğrendiğini, bunları kardeşi ve arkadaşlarıyla da paylaşabildiğini söyleyen Wilkins, oyunun moralini yüksek tuttuğunu anlatıyor. Lösemiyi yenmiş olan 15 yaşındaki Taylor Carol ise, Re-mission ile 11 yaşında hastalığının erken bir döneminde tanışmış. İyileşmesinin ardından HopeLab aracılığıyla hasta çocuklara Re-mission’ı anlatmaya başlamış. “Re-mission oynarken beni ailemden ve arkadaşlarımdan ayıran bir düşmandan öç alıyormuş gibi hissediyordum” diyor. Saçlarına yeniden kavuşan Carol son derece yakışıklı bir genç olmuş şimdilerde. 17 yaşındaki Aurean Donzell de kanseri yenmiş olan bir başka Re-mission oyuncusu. Hopelab, oyunun etkisini arttırmak için bu aralar Donzell’in danışmanlığından faydalanıyor. Bu arada, Re-mission’dan başka www.cancergame.org adresinden de ücretsiz olarak indirilebilen bir kanserle savaş oyunu mevcut.


“Oyunsal mücadele beyindeki mücadeleyi destekler”

Türkiye’de kanser psikiyatrisi ile ilgili bilim dalını kuran, 20 yılı aşkın süredir kanserli hastaların yaşadığı psikiyatrik sorunlar üzerine bilimsel çalışmalar yürüten İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Özkan (Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı ve Onkoloji Enstitüsü Psikososyal Onkoloji Bilim Dalı Başkanı) da Re-mission oyununun yetişkinlerde değil de çocuk ve ergenlerde işe yaramasıyla ilgili olarak, “Çocuklar yetişkinlere göre daha somut düşünmekteler. Bilgisayar oyunları çocukların gözünde hastalığını yani düşmanını somutlaştırıyor. Bu da mücadeleyi canlı tutmak açısından önemli. Böylelikle hastalıklarını ürkütücü algılamazlar ve yaşadıkları belirsizlik azalır. Görsel materyal kanser tanısının öğrenilmesi için de faydalıdır. Örneğin lösemi hastası olan ve kemik iliği nakli olacak bir çocuğa bilgisayarda otları kurumuş bir tarla gösterilerek ‘senin de kemik iliğindeki bazı hücreler böyle, biz onların yerine yenilerini koyacağız’ denerek açıklama yapılabilmekte ve böylece görsel malzemelerden faydalanılmaktadır. Aynı zamanda, bu oyunlar çocuğu meşgul eder ve mücadele dürtülerini arttırır. Başarı duygusunu destekleyen her şey başarmışlık duygusunu yükseltir. Oyunsal ve görsel mücadele beyindeki mücadeleyi destekler. Yetişkinlerde ise soyut düşünce gelişmiştir ve duygularını ifade etmek için başka yöntemler geliştirmişlerdir. Bilgisayar oyunları çocukların görsel olarak daha fazla ilgisini çektiği için çocuklar bu yöntemden yetişkinlere göre daha fazla yararlanmakta” şeklinde konuşuyor.

“Kültürel farklar sonuçları etkiler”

Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Başkanı, Amerikan Hastanesi pediatri bölümünden Rejin Kebudi (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi) ise Türkiye’de her yıl yaklaşık 3 bin çocuğa kanser tanısı konduğunu ve Re-mission gibi oyunların tedavi uyumunu sağlama konusunda faydalı olabileceğini belirterek, “Ancak kültürel farklar sonuçları etkiler. O nedenle, özellikle ülkemiz için, tedavi uyumunda en önemli nokta hekim-hasta-aile işbirliği, iyi iletişim ve psikososyal destektir. Bu konuda Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği (ÇOKSEV) gibi sivil toplum örgütlerinin gönüllü etkinliklerinin yararı vardır” diye konuşuyor.