22 Eylül 2008 Pazartesi

ROMAN GELİNLERİN SİHİRLİ DEĞNEĞİ

“İKİ YIL ÖNCESİNE KADAR MEZURE BİLE KULLANMAZDIM. GECEDE ÜÇ ELBİSE ÇIKARIRIM. TRAKYA’NIN ROMANLARI DÜĞÜNDEN ÖNCE BANA GELİP DANIŞIRLAR”

Roman gelinlerin sihirli değneği

Roman düğünlerinin moda, imaj ve konsept danışmanı Yılan Dilek’in kapısını çaldık. Bizi kendi renkli dünyasına kabul etti. Denizkızı nişanı ve lambalı gelin gibi şimdiye kadar hazırladığı düğün konseptlerini bizimle paylaştı.

ÜRÜN DİRİER, urun.dirier@aktuel.com.tr

Roman modacı Kobra Murat, geçtiğimiz haftalarda bir yaşındaki kızına yaptığı doğum günü şenlikleriyle gündeme gelmişti. Verdiği röportajlarda lakabıyla ilgili olarak “Bizde bir Yılan Dilek vardır, o yılansa sen de Kobra ol dediler” açıklamasını yapmıştı. Biz de kim bu Yılan Dilek dedik ve Gaziosmanpaşa’daki Roman Mahallesi Sarıgöl’e gittik. Öğrendik ki Yılan Dilek Roman düğünlerinin imaj danışmanı, gelinlik kızların sihirli değneğiymiş. Trakya Romanları evlenmeden önce Yılan Dilek’in evinin kapısını çalarmış. Nişanlık, gelinlik ve abiye diken Yılan Dilek, karşısındaki kıza şöyle bir bakıyor ve hemen kafasında o kıza uygun bir imaj oluşturuyor. Kimini denizkızı yapıyor, kimini sultan, kimini lambalı gelin. Ama Yılan’ın işi bu kadarla bitmiyor. Bir de balkabağından araba gerekiyor. Kızı düğün veya nişan alanına götürecek olan taşıyıcıyı da kendisi hazırlıyor. Bu taşıyıcı bazen bir sandal oluyor, bazen bir tahterevan, bazen de dev bir midye kabuğu. Yılan Dilek bu taşıyıcıları da en az gelin kadar süslüyor. Her şeyi elleriyle yapıyor, pulları boncukları tek tek kendisi işliyor.


“Lakabım yılan dansından”

Terziliğe ne zaman başlarınız?
-16 yaşında kendime kına gecem için diktiğim kınalıkla başladım. Sonra o, bu kına, nişan, düğün için elbise istemeye başladı. 20 yıldır dikiş dikiyorum yani.

Kobra Murat’ın dediği gibi yılan derisinden elbiseler dikliğiniz için mi adınız Yılan Dilek?
-Yok, bu lakap bana daha 13 yaşındayken kondu. O zamanlar Hint filmleri izlerdik. Ben de o filmlerdeki müziklerle yılan dansı yapardım. Bütün düğünlerde bana yalan dansı yaptırırlardı, o zamandan beri beni Dilek diye bilmezler, Yılan Dilek dedin mi herkes gösterir. Mehmet abi vardı, ben dans ederken o da klarnet çalardı. Ona da Yılan Mehmet derlerdi.

Eşi Atilla Bereli(oto tamircisi): Bekarken, Dilek oynamaya başladı mı cebimdeki bütün paraları sahneye dökerdim. Sonra da eve yayan yürürdüm.

Yılan dansını biz Fatih Ürek ile tanıdık…
-Fatih Ürek imitasyon.

Peki kıyafetleriniz de hiç yılan derisi kullanmıyor musunuz? Dansöz giysilerinde falan…
-Arada bir kullanırım tabi ama imitasyon yılan derisi benim kullandıklarım. Ama lakabımın bununla bir ilgisi yok. Yılan lakabıyla ilgili çeşitli rivayetler dolaşıyor zaten. Yok ben çok aksiymişim de ondan Yılan derlermiş gibi…

Ne tür elbiseler dikiyorsunuz?
-Pullu, payetli, taşlı genellikle. Giysinin belli bir konsepti oluyor. Örneğin nişanlanacak veya evlenecek kız geliyor ‘abla beni sandalda veya midye kabuğunda deniz kızı olarak çıkar’ diyor, ‘tahtta sultan olarak çıkar’ diyor, ben de ona göre hem giysiyi hem de kızı düğün alanına götürecek olan taşıyıcıyı yapıyorum. Düğün sonuna kadar da gelinle ilgilenirim.


“Hayalini çıkartırım sana”

Düğün organizatörlüğü aslında sizinki. Kimler geliyor size?
-İstanbul dışında tüm Trakya’dan gelirler. Gelen kızla önce otururuz, nasıl bir şey hayal ettiğini anlatır. Düğünün konusunu belirleriz. Sonra gece yatarken her şey kafamda şekillenir. Ertesi gün kalkar yaparım. Kapalı gözle hayal et, hayalini çıkartayım sana.

Ne kadar zamanda tamamlıyorsunuz?
-Bazı bir gecede üç elbise çıkarırım, bazı bir elbise bir hafta sürer. Ama genellikle bir günde bitiririm. Taht, midye kabuğu, sandal, salıncak gibi taşıyıcılar da zaten evde hazır. Ama kız farklı bir şey istiyorsa onu da bulurum. Mesela bir düğünde taht için Karaköy’den dört Arap bulduk. Köle giysisi giydirip tahtı taşıttık mesela.

Eşi Atilla Bereli: Dilek’in eli çok çabuktur. Ölçü falan almaz, kıza şöyle bir bakar, sonra kumaşı isterse bir milyarlık kumaş olsun cart diye keser, elbiseyi diker. Hiç ıskartaya da kumaş çıkarmaz.

-Ben iki sene öncesine kadar mezura bile kullanmazdım. Hep göz kararıyla dikerim. Beğenmeyen bir kız da olmadı şimdiye kadar. Zaten bana karışmazlar, ‘elbisenin şurası şöyle olsun’ bile demezler. Bana bırakırlar. Eğer gelinliği dışarıdan hazır bile alacak olsalar önce ‘nasıl bir şey alayım abla’ diye bana gelir danışır kızlar. Sonra aldıkları gelinliğin üzerinde ben oynamalar da yaparım. Ayrıca sünnet yatakları ve dansöz giysileri de hazırlıyorum.


Cemil İpekçi yanına çağırtmış

Diktiğiniz en enteresan elbise hangisiydi?
-Lambalı bir gelinlik dikmiştim. Pilleri göğüs altına yerleştirdim, ışıklar kapanınca gelin ışıl ışıl yanıyordu. Bir de gerçek üzüm salkımlarından bir nişanlık yapmıştım. Deniz kızı elbisem var mesela, balığın kuyruğu bile var.

Eşi Atilla Bereli: Bak o lambalı gelinlik zengin birinin kulağına gitmiş. O da aynısını Cemil İpekçi’den istemiş, düğünün videosunu izletmiş ona. Cemil İpekçi hayran kalmış, Dilek’i çağırtmıştı o zaman yanına. Ama sadece fikirlerini satın almak istiyordu o yüzden gitmesine izin vermedim.

Nasıl buluyorsunuz böyle enteresan fikirleri?
-Şurada oturuyorum ya misal, seni bile şu anda hayalen giydiriyorum. Seni gül şekilli bir elbisenin içinde hayal ediyorum. Ellerini açınca da yaprakları çıkacak.

Eşi Atilla Bereli: Trakya’nın kraliçesi Yılan Dilek’tir.

Peki kaç liraya mal oluyor bir elbise ve diğer hizmetleriniz?
-Kimi gelir der ki ‘abla 600 lira maaş alıyorum, param yok’ der, 100 liraya da veririm. Belli bir fiyatı yok, kişinin bütçesine göre. Kimi satın alır elbiseyi, kimi kiralar.

Ünlü birini giydirdiniz mi hiç?
-Ünlü birini giydirmedim de, Şakşuka’yı söyleyen Tarık Mengüç benim amcamın oğlu. Onun karısının gelinliğini dikmiştim mesela.

“200 bin liralık gelinliği 200 miraya dikerim”

Siz sülalecek yeteneklisiniz demek ki. O da çok güzel oynuyor…
-Esas amcam güzel oynardı. Avare Yaşar derlerdi ona, Avare dansı yapardı. Onun üstüne oyun oynayan yoktu, afet oyuncuydu. Şakşuka’nın daha hızlısını oynardı.

Peki hangi ünlüyü giydirmek isterdiniz?
-Ben Banu Alkan’a hayranım. Bir kadın olarak bile aşığım ona. O tam benim tarzımda giyiniyor. Ona elbise dikmek isterdim, bir de diva Bülent Ersoy’a. Armağan Çağlayan romanların yataklarını merak ediyorum demişti. Gelin de size yatak göstereyim bu arada.

Kobra Murat ile aranızda bir rekabet var mı?
-Yok, o benim kardeşim gibidir, çok iyi çocuktur. Gazetede rakip gibi göstertmişler ama öyle bir şey yok.

Ne zamandır tanışıyorsunuz?
-İki yıl önce bir düğünde tanışmıştık.Benden söz etmişler işte ‘elbise dikiyor’ diye, öyle tanıştık. Sonra biri demiş ki ‘o yılansa sen de kobrasın’, adı kobra Murat kaldı o zamandan sonra.

Niye bir dükkan açmıyorsunuz?
-Ya kirasını, vergisini ödeyemezsem diye açamıyorum ama bir dükkanım olsun çok istiyorum.

Eşi Atilla Bereli: Kobra’nın teyze kızı var Gültepe’de Hanımağa diyorlar. Geldi bir kere buraya, Dilek’in elbiselerinin fotoğraflarını çekti gitti. Sonra da aynı benzer elbiselerden yapıp dükkan açtı kendisine. Ama Dilek cesaret edemiyor çünkü parayla işi yok. Bazen bedavaya dikiyor. Tüm parasını da kumaşa yatırıyor zaten.

Gelinlik pahalı bir şey, ne kadara mal oluyor size?
-Televizyonlardan görüyoruz, Swarosvski taşlı gelinlik 200 bin lira. Ben aynı benzerini ucuz taşlarla 200 liraya yaparım.

Bu arada hala yılan dansı yapıyor musunuz?
-Kocam yasak koydu artık oynamıyorum. Ama mahallede yedi çocuğa öğrettim, şimdi onlar gidip düğünlerde yolan dansı yapıyorlar. Bir sonraki Romanstar Yarışması’na ekibimle birlikte katılmak istiyorum.


Biz Yılan Dilek ile konuşurken bu arada kendisini Kobra Murat telefonla aradı. Yılan Dilek telefonu bize verdi. Kobra’dan merak ettiğimiz birkaç şeyi öğrendik. Örneğin kızının bir yaşına girmesi şerefine düzenlediği ve basında geniş yankı uyandıran şenliklerde kızının giydiği elbiseleri Yılan Dilek ile ortaklaşa hazırlamışlar.